Büyük bir ilçe düşünelim; nüfus kalabalığı kış aylarında kapasitenin çok altında sezon olarak tabir ettiğimiz, 3 aylık yaz mevsiminde büyük otellerin 'Her Şey Dahil' uygulaması, Antalya genelinde büyük umutlarla ve heveslerle restoran-lokanta, bar, cafeterya vb. konseptiyle ticarete atılan esnafa daha ilk senesini bile tamamlayamadan kepenk indirtiyor. Tabi kepenk indirmekle kalmıyor. Bunun birde geriye kalan 'ekonomik sorumlulukları ve borç yükü' de var ama bu konuyu başka bir makalede ele almak gerekecek..
Kısaca açıklayacak olursak bir biri ardına açılan başta restaurant, dönerci, börekçi, kebabçı ve kafeterya gibi işletmeler konusunda belediyeler daha fazla sorumluluk almamlı. Avrupa'da her yıl milyonlarca turist ağırlayan bazı turizm şehirlerinde olduğu gibi, Bu tip işletmelerin, belirli sayı ve 'iki aynı sektörde hizmet veren iki işletme arasındaki mesafe' denetimi altında hizmete açılması hem bu işyerini açan esnaf için daha iyi olacak, hem de turizm için de faydalı olacaktır.
"HANUTÇULUĞUN DA ÖNÜNE GEÇİLEBİLİR"
Belediye iki tuvaleti olan ve metrekare yeterliliğini sağlayan herkese işletme ruhsat vermek yerine ,mesleki yeterliliğini ve hatta o işletmede çalışacak personelin bilgi beceri ve eğitimine kadar denetlemeli.. Bunun için turistlerle bire bir iletişim kuracak olan personelin başta yabancı dil bilgisi ve eğitim durumu da dikkate alınmalı. Bu şekilde bir yaklaşımla kanayan yaramız haline gelen 'hanutçuluğun' da önüne geçilir; ve belediye de hanutçuluk suçundan ötürü işletmeleri kapatarak 'utanç afişi' asmak zorunda kalmaz. Belediye'nin buradaki en önemli sorumluluklarından bir diğeri ise bu tarz işletmeleri açacak olan şirket ve şahıslara, kapasitenin çok üzerinde olduğu ve de onların bütçelerini daha farklı iş alanlarında veya başka bölgelerde denemelerini tavsiye etmesi gereklidir. Kısaca belediye belki bir 'Belediye Turizm Birimi' oluşturarak hem sosyal, hem de ekonomik olarak Alanya'da turizmin nabzını 'ekonomik ve teknik verileri istatistiksel olarak' tutarak, hem yeni açılacak işletmelere, hem de mevcut işletmelerle işbirliği içinde olabilir.
Her kurulan yeni işletme büyük zorluklarla, maddi güçlüklerle, yoğun stresle belli bir amaç için, daha doğrusu para kazanmak için kurulur. Yeni açılan bir işletmenin İstihdam yaratacak olması da önemli unsurlardan biridir. Çoğunluğu üniveriste öğrencisi, genç ve kadınlar olmak üzere Türkiye'de işsiz vatandaş sayısı 5 milyona dayandı.. Öte yandan son yıllarda Türk Lirası'nın Dolar karşısında uğradığı değer kaybı neniyle, kimileri dillendirmekistemesede yaşanan ekonomik kriz esnafa ve işletmecilere çok büyük zorluklar ve sorunlar yüklüyor.. Artan kiralar, vergiler, elektrik, su, sigorta, stopaj vs işin içinden çıkılmayacak noktaya getiriyor.
Bu bağlam da esas fikir sahibi olan 'yerel idare' olmalı ve elindeki teknik, istatistiksel ve bilimsel verilere dayalı bilgilerle daha akılcı pozisyonlar alarak tavsiyeler sunması, her üç taraf (Hizmet ortamı sağlayan, hizmeti veren, hizmeti alan) için de 'çok önemli' ve yerinde olacaktır.
Örneğin; biraz sokak ağızı olacak ama 'Kardeşim burada senin açmak istediğin türde hizmet veren işletme sayısı yeterince var, Sen burada iş yapmakta zorlanırsın. Sana tavsiyemiz şehrin başka bir bölümünde yer açmandır... İşte bölgemizde bu tür bir işletmeye ihtiyacı olan mahalle, cadde ve sokaklar şunlar şunlar..' diyebilmeli. Şimdi bu neden gerekli, Bir iş insanı güzel bir fikir buluyor. Yıllarca araştırıyor, çeşitli bağlantılar kuruyor, yatırımlar yapıyor, projesinin A'dan Z'ye her şeyi ile en ince ayrıntısına kadar ilgileniyor. Açıyor işyerini ve emeklerinin karşılığını almaya 'az da olsa' başlıyor. Bir hafta sonra bakıyorsunuz hemen yanına aynı konseptte bir başkası adeta o işletmeyi kopya eder gibi, bir kaç gün içinde mantar gibi türüyor.. Sonuç; açan da batıyor, kopya eden de..
Turizm sektöründe Ruhsat verme işi sadece metrekare ve iki tuvalete bağlı olmamalı; daha sıkı ve zor olmalı. İdarenin önerilerini ve gerekliliklerini yerine getiremeyenlere de mutlak suretle ruhsat verilmemesidir. Bu bağlamda ne şiş yanar ne kebap yanar. Öğretici olmak devletin önemli kurumlarının en büyük işlerinden biridir.
Bir diğer konu ise mesela; kafe, nargile gibi işletmeler sağlık ve hijyen açısında bir yiyecek ortamı değildir. Ama gittiğimizde görüyoruz sanki tam teşekküllü bir lokanta-restoran gibi satış yapıyorlar. Çay bahçelerinde tabldotlara dahi rastlıyoruz. Lokanta, restaurant, cafe,dönerci, tantunici, kokoreççi, tostçu, çorbacı, börekçi ve daha niceleri o kadar çoğaldı ki, bu açılan işletmeleri çoğunu ikinci senesinde aynı yerinde bulabiliyor muyuz; Hayır!...
Amaç, her işletmecinin rahatlıkla para kazanıp istihdam yaratabileceği gerçeğidir. İhtiyaç fazlası duruma gelmek turizme de, esnafa da, vatandaşa da zarar veriyor. Bir restoran işletmesini açmak ve işletmek dışarıdan göründüğü gibi kolay değildir., Açarsınız belki ama pamuk ipliğine bağlı bir işletme süreci başlar işletmeci açısından.
Bir de emperyalist ve sizden güçlü kapitalist ülkeler, bir ülkenin kılcal damarlarına kadar nüfuz ettiyse, o ülkenin yemek yeme şekline kadar müdahale ettiği net olarak görülüyor. AVM'ler!... ve her yerdeler, 15 TL'ye bir öğün yemek satarlar. adına yemek denebilir, ama yediğimiz gerçekten 'yemek mi' tartışılır. Bu milyaar dolarlık gıda piyassı işletme açacak kişilerin iştahının kabarmasına neden oluyor.. Ama çoğu zaman 'başkaları yapıyor' diyerek 'kopya' işyeri açan, para için bu işe balıklama atlayanlar bir tavuz kuşunun kabarmasından farksız duruma düşüyor ve kısa sürüyor..
Hiç bir esnafın iş yerlerini kapatmasını istemediğimi önemle vurgulamışımdır. Nice umut ve hayallerle açılan ve duvara asılan o işyeri tabelasının indirilmesinin verdiği acıyı bizzat yaşamış bir insanım, Gerçekten de bir şeyden çok varsa, daha fazlasını açmak 'ciddi olarak' düşünülecek bir husustur. Bütün işletmeci ve esnaf arkadaşlarımıza hayırlı işler ve bol kazançlar diliyorum.
ESEN KALIN.