Soğanı soymadan gözü dolan, soyulan halkın laneti!

Anadolu'nun en eski ve anlamlı hikayelerinden Hitit efsanelerinden birini anlatmaya devam ediyoruz. Geçen hafta anlattığımız  arı sayesinde uyanan Bolluk Bereket Tanrısı Telepinu uyandıktan sonra bakalım neler yapıyor... 

Telepinu’nun babası Baş Tanrı Teşup bütün tanrıları yardıma çağırır. Tüm çabalara rağmen Telepinu orağı olmadan geri dönmemeye kararlıdır. Uzun süren bu kaçış ve ardından gelen kıtlık yüzünden insanlar çaresiz kalmışlardır. Herkes gibi Hititli Metal Ustası Şittili de açlıktan ölmek üzere olan ailesi ve hayvanları için çare aramaktan bitap düşmüştür. Göklere yalvarıp gözyaşı dökerken Telepinu’nun annesi Güneş Tanrıçası Arinniti, ona oğlunun orağını kaybettiği için öfkelenip gittiğini anlatır.

Şittili bütün köyü dolaşıp altın toplamaya çalışır. Köylüler ellerinde kalan son parça altınları vermek istemezler. Şittili onları öldükten sonra altının bir işlerine yaramayacağını, altını verirlerse öfkeli tanrıyı geri getirebileceğine ikna eder.
Topladığı altınlardan yaptığı orağı Arinniti’ye verir. Arinniti oğlunu bulur ve Telepinu’ya parlak orağı verir. Telepinu annesi kadar parlak olan bu yeni orağa kavuşunca tüm bereketiyle ülkeye geri gelir. Efsanenin buraya kadar olan kısmında çıkarım yaparsak , bir tarım aleti olan orağın yine değerli olan altın madeniyle ekip biçmeye başlayan Hitit halkının bu sayede tekrar bolluk ve bereketin geri geleceğini anlatmaya çalışmışlar. Uzun yıllar kuraklık ve kıtlık yaşayan Hititler ellerinde ne kadar değerli maden varsa hayatta kalmak için satmışlar. Ellerinde kalan son madenleri de orak yapıp toprağın verdiği nimetlerden yararlanmaya çalışmışlardır.

Hikayede dikkat çeken bir diğer öğüt ise 'toprağına ne pahasına olursa olsun sahip çık..' çünkü sağlık yoksa, beslenme ihtiyacın sıkıntıdaysa ne kadar zengin olursan ol sana hiç bir faydası olmayacaktır. Bazen paranın da geçmediği zamanlar vardır. 
Hikayenin devamında ise; anne tanrıça Arinniti mutlulukla Şittili’den bir dilek dilemesini ister.

Şittili de “Bu hayat nedir?” diye sorar…

Var mı bir amacı niye yaşıyoruz?

Arinniti bunun üzerine heybesinden dev bir soğan çıkartıp cevabın içinde olduğunu söyleyerek Şittili’ye verir. Şittili heyecanla soğanı soymaya başlar. Ancak soyduğu her katın ardından yine aynısı çıkmaktadır. Soğanı soyduktan sonra elinde bir şey kalmadığını görür. Hayal kırıklığına uğramıştır ve ağlamaya başlar, tanrının hediyesini lanetler.

Soğanı soymadan gözü dolan, soyulan halkın laneti!
Soğanı soymadan gözü dolan, soyulan halkın laneti!

Kim soyarsa bunu bundan sonra benim gibi ağlasın

Arinniti yeniden belirip niye ağladığını sorunca onu sözünde durmamakla suçlar. Tanrıça cevap verir:

Sana hayatın anlamını verdim istediğince, soğan soyup kurcalaman için değil yemen içindi. Kıymetini anlayacaktın tadını öğrendiğinde, didikleyeceğine yaşarsan tatlanacak ömrün gibi. Anlayacaksınız hayatın güzelliğini"... 

Gerçekten de hayatlarımız çiğ bir soğan kadar acı ama karşımıza çıkan zorluklar acılarla pişmemizi sağlayan koşullarla bizi sonunda farkındalığımızı arttırıp tadlandırıyor. Şittilinin yaptığı gibi soğanın her katmanını didik didik edip anlam aramak yerine başımıza gelen hadiselerde bu benim neden başıma  geldi diye yakınıp sorunları kişiselleştirmek çoğu zaman hayatın anlamını ıskalamamıza neden olabilir.

Sevgili dostlar 'kandırıldım' diyen ve hayal kırıklığına uğrayan Şittilinin laneti tuttu mu bilmem ama soğanın  30 tl olduğu şu günlerde soğanı soymadan fiyatları görünce gözleri dolan halkımızın soyup soğana çevrilen hayatlarının bir şekilde lanetinin tutacağını biliyoruz... 

Kuru soğan kadar değerimizin artacağı ve soyulup soğana çevirilmediğimiz  günlere...

Bu arada Soğan lobisi diye bir lobi varmış. Atalarının Şittili olduğunu düşünüyorum araştırılsın. :)))