Nergis Çiçeği; Başkalarını sevemeyen kendini sevsin

Romalı ünlü edebiyatçı Ovidius'un "Dönüşümler" kitabında mitolojik bir hikaye anlatılır. Türk edebiyatında bence en güzel çevirisini Can Yücel yapmıştır. Ben sizlerle hem o halini hem de kendi yorumladığım haliyle paylaşacağım. Irmak Tanrısı Cephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Leirope'nin birlikteliğinden bir oğlan çocuk dünyaya gelmiştir. Annesi bu çocuğa Narcissus adını verir. Annesi Narcissus diğer çocuklarından daha  çok severmiş ve onu büyütürken en çokta egosunu  büyütmeyi ihmal etmezmiş. Oğlunu  o kadar çok seviyormuş ki yanlışta yapsa onu haklı çıkarır en büyük zararı kendisinin verdiğini bilmeyerek ne yaparsa yapsın Narcissus'u sevmekten vazgeçmezmiş.

Nergis Çiçeği; Başkalarını sevemeyen kendini sevsin
Nergis Çiçeği; Başkalarını sevemeyen kendini sevsin

Annesi üzerine titrediği çocuğun geleceğini merak ediyormuş. Zeus tarafından geleceği bilme yetisi ile donatılmış olan kahin Teiresias'a götürmüş oğlunu "Uzun bir hayatı olacak mı?"diye sormuş. Kahinin cevabı kısa ve net olmuş : "Kendini bilmezse çok yaşar.
Annesi bu kehaneti saçma bulmuş ama bir yandan içini yiyen bir kuşku doğmuş. "Kendini bilmezse" dediği için kahin gelecek tüm tehlikelere karşı oğlunu korumak için daha çok üstüne titremeye hatalarını görmezden gelmeye onu yüceltmeye devam etmiş. Bu şekilde kendini bilmeyecek hep yalanlarla ,hayallerle büyüyecektir.
Narcissus genç bir erkek olduğu zaman tüm kızları kendine aşık edecek yakışıklılığa erişmiş. Narcissus'u gören kızlar ona aşık olup aşkına karşılık vermesi için peşini bırakmıyorlarmış. Narcissus ise kendine o kadar aşıkmış ki gözü  kimseyi görmüyor kimseye aşık olamıyormuş.


Ta ki biriyle karşılaşana kadar.

Echo, çok konuşan ve insanları etrafında toplayıp onları meşgul eden konuşmaları ile çevresindekileri hayran bırakıp etkileyen güzel bir periymiş. Çok fazla aşığı varmış ama o onlarla alay eder aşklarına karşılık vermezmiş. Tanrı Zeus 'un  eşi Hera'yı çok konuşarak oyalarmış,  Zeus  fırsattan istifade  kaçamaklar yaparmış. Hera  bu durumu fark ettiğinde Echo'nun sesini alarak onu cezalandırmış. Echo, artık sadece karşıdakinin konuşmasındaki son kelimeyi tekrar eden bir yansıma haline gelmiş. Yani konuşmak için bir başkasına ihtiyaç duymaya başlamış.

Echo bir gün  üzgün bir şekilde ormanda gezinirken, ava çıkmış olan Narcissus  görür ve güzelliği karşısında büyülenir ona aşık olur. Bir süre sonra tüm cesaretini toplar karşısına çıkar ama aralarında anlamsız bir konuşma olur çünkü Echo , Narcissus  ne derse son söylediği şeyi tekrar edip ona cevap verebiliyordur aşkını ifade edemez ve çaresizce Narcissus 'un onunla konuşmasını bekler.  Narcissus bu diyalogdan oldukça sıkılır  ve sessizliğe bürünür ardından Echo'nun yanından uzaklaşmayı tercih eder  yani onun aşkını da reddeder. Echo yaşadığı aşkın etkisinden çıkamaz kimseye anlatamaz ve aşkından yemeden , içmeden kesilir ve sonunda ölür. Kendisinin ölümüne neden olan Narcissus için de “O da benim gibi sevsin ve o da benim gibi kavuşamasın.” diye içinden ah eder. Peri kızının vücudundan arta kalan kemikleri sarp kayalara dönüşür, sesi ise bu kayalarda “echo” dediğimiz yankılara… Ne zaman birisi dağlara, taşlara doğru seslense Ekho’nun sesini duyduğuna inanılır. Peri kızı Ekho da yüzyıllardır acısını başkalarının sesiyle dile getirir. Olimpos tanrıları bu duruma çok kızarlar. "Başkalarını sevemeyen kendini sevsin." derler. Kibir ve bencillik Narcissus'un sonunu getirecek, yalnız kalıp en sonunda sadece kendine duyduğu aşkla hayatına son verecektir.

 Narcissus bir gün avlanırken çok yorulur ve bir göl kenarında dinlenmeye koyulur. Çok susar ve su içmek için suya eğilince sudaki yansısını görür ve gördüğü güzellik karşısında donar kalır. Kendi silületine aşık olur, yemeden içmeden kesilir, günden güne erir ve yorgunluktan gölün içine yığılır kalır. Göle düştüğü yerden güzel kokulu bir çiçek açar. Narcissus, bizim bugün Nergis diye bildiğimiz çiçeğe dönüşür. Bu mitolojide kahramanımız Narcissus ilerleyen yıllarda Psikolojide Narsist kişilik bozukluğunun konusu olmuştur özellikle ata erkil  toplumlarda ( erkeğin üstünlüğü fikri oluşturan ; soy erkekler tarafından belirlenir, hakimiyet erkeklerindir, Erkekliği cinsiyeti ile kanıtlamaya çalışılan ve sadece bununla övünen ) oldukça sıkça karşılaşırız. Bu yazımı ve uyarladığım halini Narsizme maruz kalmış mağdurlara ve çevresi tarafından bu kişiliğe bürünmek zorunda bırakılmış , kendine ve çevresindekilere zarar veren Narsistlere ithaf ediyorum. Artık Suya mı Aynaya mı bakıyorsunuz nereye bakıyorsanız görün artık kendinizi. :))

Nergis çiçeği kokusuyla insanları bayıltacak güzelliğe sahiptir, ve çok fazla çeşidi vardır. Yılda bir kez açar ve ömrü kısadır bu yüzden onu kıymetli yapan en çok da bu yönüdür. Nergis gördüğünüzde mutlaka koklamak istersiniz ve onu koparma hissi beyninizi kaplar, ne kadar vicdan azabı çeksenizde yalnız değilsiniz... :)

1944 yılı Tercüme Mecuası’nda yayınlanan Can Yücel Çevirisiyle Ovidiud’un Nergis hikayesi;

Ekho görünce Narcissus'u bir ıssız kırda dolaşırken arzu sardı gönlünü, düştü gizlenerek izlerinin ardına; bir çıranı ucuna sürülmüş yanıcı kükürt beri getirilen alevi nasıl kaparsa Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından yanıyordu aşkla. Kaç kere okşayıcı gözlerle ona sokulmak, kaç kere yumuşak dileklerini ona sunmak istedi; Yaradılışı vermedi izin söze başlamaya, bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara cevap yollayacak Narcissus la Ekho arasında anlamsız diyalog şöyle sürdürülür: Bağırdı: "Orada kim var?", "Var" diye cevap verdi yankı. Narcissus, "Burada buluşalım" der, Ekho da koşa koşa çıkar ormandan, ama oğlan kızı görünce kaçmaya koyulur: "Ölmek yeğdir" diye bağırıyordu "olacaksa senin her şeyim". Ekho başka bir şey söylemedi: "Senin her şeyim"


Bundan sonra da asıl Narcissus efsanesi başlar: Berrak bir pınar vardı, dalgalarında gümüşler oynaşır, Ona ulasan ne bir çoban, ne otlayan bir keçi, ne bir sürü ne vahşi bir hayvan, ne ağaçtan düsen bir dal; tek bir kuş bile yoktu onun sükûnunu bozan. Çevresinde en sakin suyla beslenir bir çayır, ve oranın güneş ışığıyla ısınmasına engel olan orman. Pınar ve yerin güzelliği çeker onu kendine, uzanır Narcissus av yorgunluğu ve sıcağın verdiği ağırlıkla yere. Gidermek isterken susuzluğunu, artıyordu bir yandan susuzluğu; içtikçe suya vuran güzelliğine hayran, seviyordu tensiz bir hayali, vücut sanıyordu sulardakini. Donakaldı Paros mermerinden bir heykele benzeyen o aynı yüzle kımıldamaksızın, bakıyordu kendine kendi şaşkın şaşkın. Bilmeden kendini arzuluyor, severken onu kendini seviyor, isterken kendini istiyordu, yakan ateşi tutuşturan da kendiydi. Kaç kere faydasız öpücükler sundu aldatan pınara... Ellerini kaç kere daldırdı, boşa kavuştu kolları sularda. Neyi gördüğünü bilmiyor, fakat yanıyordu onunla, gözleri aldatan hayal onu coşturuyordu. Narcissus anlar başına geleni ve söyle dile getirir: Anlıyorum, o benim, aldatmıyor beni artık hayalim. Tutuşturan da ben, yanan da. Kendime olan sevgimle yanıyorum. Ne yapayım? İsteneyim mi? İsteyeyim mi? İstenecek ne kaldı artık? Beni yoksul ediyor varlığım; arzuladığım benimle. Ayrılabilsem vücudumdan; garip bir dilek seven için ama, sevdigim uzak olsa keşke. Kemirsin artık gücünü acı, ve geldi son günleri ömrümün, göçüyorum hayatimin baharında. Ölüm gelmeyecek bana ağır dinecekse acılarım. Sevdiğim daha ömürlü olsun dilerim. Ve şimdi can verelim ikimiz bir solukta.  Narcissus gün geçtikçe eriyip gider, Ekho da uzaktan seyreder sevdiğini, Tekrarlar durur iniltilerini ve bu güzelim şiir su dizelerle sona erer: Şunlar oldu son sözleri, gözlerini ayırmadan sulara bakan Narkissos' un: "Ey boş yere sevdiğim çocuk" yer tekrar iletti dediklerini. "Elveda" deyince o, bağırdı Ekho: "Elveda". Yorgun başını dayadı sık çayırlığa, ölüm kapadı efendilerinin güzelliğine hayran gözlerini. Hala bakıyordu kendine, yeraltına göçtükten sonra bile; bakıyordu Styks sularına. Dövündüler bacıları Naias'lar kesik saçlarını yani başına koydular; dövündüler Dryas'lar, Ekho da katıldı onlara. Tam sedyeyi, odun yığınını, titreyen meşaleleri hazırladılar, ama vücut yoktu hiçbir yerde, yerinde sarı göbeğini beyaz yaprakların kucakladığı bir çiçek buldular.