Ben bir Zeytin Ağacıyım Antik Kentlerin gölgesinde dinlendiğiniz, nefes aldığınız.
Mitoloji yolculuğumuzun bu haftaki durağı Zeytin Ağacı Zeus kendisine en değerli hediyeyi verene kentin koruyuculuğunu verecektir denizlerin ve okyanusların tanrısı Poseidon uzak diyarlara dahi uçarak gidebileceği savaşta yenilmeyecek bir at armağan eder.
Athena ise uzun ömürlü dayanıklı her mevsim yeşil kalabilen bereketli zeytin ağacını hediye eder. Yarışma çetindir ikiside Zeusa en değerli hediyeyi vermek istemektedirler uçan bir at güzel bir hediyedir ama zeytin ağacının güzelliği kadar muhteşem değildir. Tüm tanrılar Poseidon da dahil zeytin ağacının güzelliği karşısında büyülenirler Athena, Poseidon'a açık ara hediyesi karşısında galip gelir.
'ZEYTİN DALI UZATMAK' MİTİ...'
Bu yüzden Atina'nın ismi şehrin koruyucusu olan Athena'dan gelmektedir. Bu yarışın ardından Athena zeytin ağacından bir dal koparıp Poseidon'a uzatır ve aralarında ki rekabeti barışın sağlanması için sembole dönüştürür. Düşmana zeytin ağacı uzatma deyimede bu mitten gelmiştir çünkü zeytin ağacı düşmanınızın dahi kıyamayacağı güzellikte ve kutsallıktadır.
Bu yüzden Antik kentlerde Zeytin ağacı görürseniz amacının ne kadar değerli olduğunu hatırlayın..
''TEK DÜŞMANLARI, İNSANOĞLU VE BİTMEK BİLMEYEN HIRSLARIDIR!
Asırlarca şehrin koruyucusu olurlar çünkü zeytin ağaçları medeniyetlerden uzun yaşar ve kutsal bir amaca hizmet ederler. Şehirleri korurlar ama insanların bitmek bilmeyen hırsları ve güzel olanı yok etme isteğinden kendilerini koruyamazlar.
M.ö' ye dayanan bu Mitoloji hikayesinde Antik Yunanda şehirleri korumaları için Tanrılarına sığınmışlardır.
Şimdi size soruyorum; 'bir zeytin ağacını korumak bir Tarihi mirası korumak yaşadığımız zaman diliminde gerçekten zor mu'?
Bizler bu değerleri korumak için kime sığınmalıyız? Yasalarımız en önemlisi insani değerlerimiz korumak için yeterli kalmıyor ve insanlar yapılan yanlışlıkları sosyal medya aracılığı ile çaresizce duyurmaya çalışıyorsa bir yerlerde hata yapıyoruz demektir.
Doğa ve Kültürel miraslar konusunda herkesin duyarlı ve hassas, saygılı ve kanunlara uyması gerekmektedir. Bizim, 'kanunlara uyan ve kanunları uygulayan' bir sisteme ihtiyacımız var.
Kanun koyucuların ve Adaleti sağlayan namuslu tüm vatandaşların bu topraklarda emeği, canı, kanı geçmiş tüm insanlar adına bu mirası korumalı şahısların mirasları olarak peşkeş çekilmesine engel olmalıdırlar.
Dostoyevski'nin çok sevdiğim bir sözüyle yazımı sonlandırmak istiyorum "Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa, kendimi parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem.”