Alanya Müftülüğünün 'Rahmet Etmeyin' dayanağı, Diyanetin Fetvası çıktı

Rahmet nedir, 'rahmet etmek' ne anlam taşır; Tanrı’nın acıması, bağışlaması, yardımı.

İslamiyet semavi dinler arasında 'sevgiye' en fazla önem veren dindir.

Şeyh, cemaat, tarikat, softa takımı veya bazı zümrelerden bağımsızlığını kazandığı vakit, dinin Yaratan ve kul arasındaki bir 'sevgi' bağı olduğu gerçeği fark edilir...  Bu kapsamda da İslam bir sevgi medeniyetidir; Müslüman toplum da, Müslüman birey de hoşgörüyle 'rahmet edici' bir sevgi unsurudur.

"Çünkü İslamiyetin temeli sevgi, rahmet ve hoşgörüdür; bu olmadan da müslümanlık 'iman' kabul etmez.. "

İslamiyet insana bütün davranış ve ilişkilerinde 'sevgiyi, rahmeti ve hoşgörüyü' yansıtmasını zorunlu kılar.

Müslüman Yaratan’dan ötürü yaratılanı sevdiği gibi, yaratılandan ötürü de Yaratan’ı sever. Yani her koşulda Müslüman öncelikle cinsiyet, dil, din, ırk gözetmeksizin 'sever'

İslam'ın tüm insanlığa 'rahmet' olduğu göstermek önemli bir yükümlülüktür ve her müslümanın da en önemli görevlerindendir.

İslamiyet, bütün evreni çevreleyen vicdani bir sevgidir. Mutlak 'rahmet', mutlak şefkat ve mutlak hoşgörü bu sevginin(İslamiyetin) meyvalarıdır.

İslamiyet, dünya ile ilişkiyi kesmek yerine, sevgi, rahmet ve şefkate dayalı bir ilişki emreder.

"Sonsuz 'rahmet' sahibi, kendisine sığınanı affeden adalet sahibi yüce Allah, dilediğini affeder, dilediğini adaletiyle cezalandırır."

(Âlem: Kâinattaki bütün varlıkların her bir türünü ayrı ayrı kapsayan..)

Allah-u Teala Hz. Peygamberi Kur’an-ı Kerim’de "alemlere rahmet") olarak tanımlamıştır. 

Eğer Hz. Muhammed Peygamber “alemlere rahmet” ise O’nun takipçisi olan Müslümanlar da aynı şekilde "alemlere rahmet" olmalıdır. Üstelik bir kişi dinen de saygı duyulan bir makam ve mevkii sahibi olmuş ise (hele ki müftü, hacı, hoca gibi..) onun omuzlarında bu görev iki misli vardır. 

Bugün bütün insanlığın -ister Müslüman ister gayri müslim olsun- Hz. Peygamberden öğrenmesi gereken şey sevgi, "rahmet", saygı ve şefkat anlayışıdır.

Evet, bugün maalesef bütün insanlık ve ne yazik ki özellikle Müslüman coğrafyasında sevgi, hoşgörü ve 'rahmet' anlaşıyı kişiselleşmiş, siyasallaşmış, maddeleşmiş durumda!

Hangi dine mensup olursanız olun 'Rahmet, sevgi, tevazu ve hoşgörü' anlaşınız yoksa ve kalbinize bu erdemlerden aksi tohumlar ekilmişse, günümüz "IŞID" zihniyetinden pek farkınız yok denebilir.

İslamiyetin en güzel, en yalın ve en özgür yaşandığı ülke kesinlikle 'Laik Türkiye Cumhuriyetidir'dir.

Çünkü laiklik iki önemli esası da toplumlara hak olarak sunar; bunlar "Din ve vicdan özgürlüğüdür.." Yüzünüzü Ortadoğu'ya çevirin ve bakın, Müslüman ülkelerdeki İslamiyet'in bugünkü durumuna... 

Bunu bize sağlayan da "Biliriz ki Allah, Dünya üzerinde yarattığı bu kadar nîmeti, bu kadar güzellikleri insanlar istifade etsin, varlık içinde yaşasınlar diye yaratmıştır. Ve âzamî derecede faydalanabilmek için de bugün, Kâinat'tan esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir." ve

"Bizim dinimiz en tabii ve mâkul dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dînin tabii olmasi için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lâzımdır. Bizim dînimiz bunlara tamamen uygundur. "diyen Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Türk milleti, Ortadoğu zihniyetinde değildir. Türk Milleti akıllıdır. Türk milletini "yanlış yola sevk eden habisler, çok kere din perdesine bürünmüşlerdir."

Günümüz Türkiye'sinde benzer senaryolar ve benzer 'habisler, softalar' yine çokça türemiş görünüyor.. Bilinmeli ki 'tarih tekerrürden ibarettir' ve tarihte uğradıkları bozguna yine uğramaktan kaçamayacaklardır.

Gönül ister ki, makam, mevki, şan,şöhret ve maddi çıkarlar için bu 'habislerin' ardı sıra giden sözümonalar 'rahmete, sevgiye ve hoşgörüye' çıkan yolu seçsin..

Yüce Allah'ın 'rahmeti', ve tüm âlemlere 'rahmet' olarak gönderilen Hz. Muhammed'in gönül rızasıyla, geçtiğimiz hafta elim bir kazada hayatını kaybeden Çek futbolcu Josef Sural'a sonsuz rahmet diliyorum. Geride kalan eşi Denisa Sural'a sabır ve metanet, iki küçük kızına da 'kötülüklerin olmadığı güzel bir dünyada sevgi dolu insanlarla karşılaşmalarını' temenni ediyorum...

Evet Alanya Müftüsü 'Rahmet Dilemeyin' dedi. Açık söyleyeyim, sosyal medyada dikkatimi çeken bir yorumu buraya yazıyorum 'İnsanı dinden soğuturlar'.. (İmam hatib okullarında Deizm'in yaygınlaşması konusuna girmiyorum) Görülüyor ki, özellikle binlerce gayrimüslimin yaşadığı bir turizm kentinde 'İslamiyete' zarar veriyorsunuz sayın müftü...

Açıklamalarınızdan geri dönmeyecek özür dilemeyeceksiniz, çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı 2007 yılında 'Gayrimüslimlerin cenaze törenine katılan kişi, diğer dinlere ait dua, ibadet, benzeri dini ayin ve ritüellerin icrasına katılması ve gayrimüslim ölüler için rahmet dilemesi caiz değildir.' diye bir fetva yayınladı. Siz de kendinize bu fetvayı şiar edinmişsiniz... İşte bu noktada tekrar edeyim; Allah-u Teala tarafından 'alemlere rahmet' olarak gönderilen Hz. Peygamber ve Kur’an-ı Kerim varken, bu 'rahmetsizlik' de neyin nesi!...

Saygılar.